parlamak

parlamak

(nsz) 1. Güçlü bir ışık çıkarmak, ışık saçmak: “O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak / O benimdir, o benim milletimindir ancak” -M. A. Ersoy. 2. Bir ışık kaynağından gelen ışınları yansıtmak: Ayna parlıyor. 3. Tutuşup alev çıkarmak: “Pof diye gaz parladı ve zaten seyrek olan kirpiklerimi ütüledi.” -B. Felek. 4. mec. Mevkisi yükselmek: “Nüfuzlu akrabalarının yardımı sayesinde bir iki senede parlamış, büyük bir hariciye memuru olmuş.” -R. N. Güntekin. 5. mec. Ün, san kazanmak, herkesçe tanınmak: “Kendini nasıl müdafaa edebilip yâr ve ağyar nazarında parlayacak.” -N. Hikmet. 6. mec. Birdenbire öfkelenmek: “En büyük zaafı da kendisine çıkar sağlayacak insanlara karşı bile yoktan yere parlayıverişleri idi.” -T. Buğra. 7. mec. Ortaya çıkmak: “Feride'nin yüzünde bir çocuk sevinci parladı.” -R. N. Güntekin.


parlamak

Uçmak : Sazların arkasından bir keklik havaya doğru parladı.


parlamak

Odunu yarmak, parçalamak.


parlamak

Parçalamak.


parlamak

İyi karşılamak, konukseverlik göstermek.


parlamak için benzer kelimeler


parlamak, 8 karakter ile yazılır. Ayrıca, p harfi ile başlar, k harfi ile biter. Tüm karakter dağılımı ise, 'p', 'a', 'r', 'l', 'a', 'm', 'a', 'k', şeklindedir.
parlamak kelimesinin tersten yazılışı kamalrap diziliminde gösterilir.