dolu

dolu

(I) a. Havada su buğusunun birden yoğunlaşıp katılaşmasından oluşan, türlü irilikte, yuvarlak veya düzensiz biçimli saydam buz parçaları durumunda yere hızla düşen bir yağış türü: “Dolu ekinlerini vurmuşsa bir yıl aç demekti.” -T. Buğra.

II) sf. 1. İçi boş olmayan, dolmuş, meşbu, pür, boş karşıtı: Su ile dolu bir şişe. 2. Bir yerde sayıca çok: Dağda keklik dolu. 3. Boş yeri olmayan, her yeri tutulmuş olan: “Haftaya pazartesiye kadar bütün uçaklar dolu.” -A. İlhan. 4. Boş vakti olmayan, meşgul: Bugün doluyum. 5. Çok olan (iş, uğraş, olay vb.). 6. İçinde atılacak mermisi bulunan (top, tüfek vb. ateşli silahlar): Tabanca doludur, dikkat edin. 7. Tornacılıkta delik açılmamış (gereç). 8. mec. Bir duygunun güçlü etkisinde olan. 9. a. esk. İçki doldurulmuş bardak.


dolu Fr. Pleine
dolu

1. Kile denilen ve 24 kilo buğday alan bir tahıl ölçeği. 2.12 Kg. buğday alan bir tahıl ölçeği. 3. 6 Kg.lık tahıl ölçeği.


dolu

Doğru


dolu

Boş olmayan


dolu

bk. tam


dolu İng. hail

Havada su buğusunun birden yoğunlaşıp katılaşmasından oluşan, çeşitli irilikte, iç içe katmanlı, yuvarlak ya da düzensiz biçimli saydam buz parçaları durumunda yere hızla düşen bir yağış türü.


dolu Fr. grêle

(coğrafya)


dolu, (tolu)

Sağrak, içi içki ile doldurulmuş kadeh


Dolu

Tekirdağ ili, Şahin bucağına bağlı bir yerleşim birimi.


dolu için benzer kelimeler


dolu, 4 karakter ile yazılır. Ayrıca, d harfi ile başlar, u harfi ile biter. Tüm karakter dağılımı ise, 'd', 'o', 'l', 'u', şeklindedir.
dolu kelimesinin tersten yazılışı ulod diziliminde gösterilir.