süre
a. Bir olayın başı ile sonu arasında geçen zaman parçası, zaman aralığı, zaman bölümü, müddet: Hükümdar gibi davrandığınız sürece hükümdar sayılırsınız. -T. Oflazoğlu.
süre Fr. Durée
süre
Gelin giysisi yapılan bir çeşit kumaş : Sürenin arşınını iki kaymeye aldım.
süre
1.Yüreklilik, yiğitlik. 2.Dayanıklılık : Şu adamın süresi yok.
süre
< Ar. sûre: sure
süre İng. duration
süre Fr. durée
Bir sesin çıkarılmasına verilen zaman.
süre İng. duration
1. Kendi bütünü içinde alınmış, sınırlı bir zaman parçası; akıp giden zaman içinde belli bir bölüm. 2. Yukarıdaki anlama karşıt anlamda Bergson'un kullandığı terim: Uzaydaki nesnelerin birbiri ardına süreksiz sıralanışına ve aynı zamanda şimdi noktalarının nesnel bir dizilişi olarak kabul edilen zaman şemasına (bilimin uzay ve durum noktaları ile açıkladığı zaman kavramına) karşıt olarak, geçmiş, şimdi ve geleceğin içinde yittiği, doğrudan doğruya yaşanmış olan sürekli akış.
süre
müddet.
süre İng. due date, maturity term, delay
1. Tecimsel belgitlerin sayışımlarındaki paraların ödenmeleri için saptanan gün. 2. Bir işin yapılması ya da bir borcun ödenmesi için gösterilen süre.
süre
bk. gösterim süresi
süre
bk. yayın süresi
süre için benzer kelimeler
süre, 4 karakter ile yazılır. Ayrıca,
s harfi ile başlar, e harfi ile biter. Tüm karakter dağılımı ise,
's', 'ü', 'r', 'e', şeklindedir.
süre kelimesinin tersten yazılışı erüs diziliminde gösterilir.