duru

duru

sf. 1. Bulanıklığı olmayan, temiz, berrak: “Karabuğday rengindeki esmer simasının üzerinde bir çift duru bakışlı güvela gözleri vardı.” -E. E. Talu. 2. Pürüzsüz (ten): “Bu, duru beyaz tenli ve kıpkızıl dudaklı bir körpe Rus kızıydı.” -Y. K. Karaosmanoğlu. 3. mec. Arınmış, karışık olmayan (dil, üslup vb.): “Böyle duru bir mantık karşısında akan sular duruyordu.” -A. Kulin.


duru Fr. limpide
duru Fr. Ténu-ue
duru

Hediye, bahşiş.


duru

1. Suyu çok, sulu, koyu olmayan (ayran, şurup, çorba vb. yiyecekler hakkında): Çorba biraz duru olmuş. 2. Yiyeceklerin katı halde olmayıp sıvı halde olması: Yağ, yaz günü duru olur. 3. Bamya, patlıcan, domates, fasulye gibi sebzelerden yapılan sulu yemekler.


duru

Doğru


duru İng. state

Değişkenlerin değerleri verildiğinde, dizgenin kesinlikle tanımlanan belirli durumu.


duru İng. clear

İçerdiği taneciklerin çok küçük olmaları nedeniyle içinden geçen ışığın saçılmadığı çözeltilerin niteliği.


duru Osm. berrak

(kimya)


duru Osm. münakkah

Fazlalıklardan, kıtıklardan arınmış olan söz, yazı.


duru, (turu)

1. Saf, temiz, berrak. 2. Durgun, râkid


dûru

Doğru, taraf, ileriye, gerçek


Duru Köken: T.

Cinsiyet: Kız Bulanık olmayan, temiz, berrak, saf.Cinsiyet: Erkek Bulanık olmayan, temiz, berrak, saf.


Duru

Diyarbakır ili, Silvan ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.


duru için benzer kelimeler


duru, 4 karakter ile yazılır. Ayrıca, d harfi ile başlar, u harfi ile biter. Tüm karakter dağılımı ise, 'd', 'u', 'r', 'u', şeklindedir.
duru kelimesinin tersten yazılışı urud diziliminde gösterilir.